define( 'WPMS_ON', true ); // True turns on constants support and usage, false turns it off. admin - Bursa Ansiklopedisi http://www.bursaansiklopedisi.org Bursa hakkında her şey Sat, 01 Dec 2018 12:04:43 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.2 Bursa Mevlevihanesi http://www.bursaansiklopedisi.org/content/bursa-mevlevihanesi/ http://www.bursaansiklopedisi.org/content/bursa-mevlevihanesi/#respond Fri, 30 Nov 2018 16:36:19 +0000 http://www.bursaansiklopedisi.org/?post_type=content&p=1687

Bursa’da 1925 yılına kadar 40 kadar tekke bulunmaktaydı. Ancak Bursa, Osmanlı Devleti’nin özellikle kuruluş döneminde sürekli çatışma içinde bulunduğu Karamanoğlu Beyliği’nin desteklediği Konya’daki Mevleviliğe pek sıcak bakmıyordu. Bu nedenle de Kadiri, Eşrefi, Halveti, Bektaşi tarikatları başta olmak üzere birçok tarikat Osmanlı sultanları ve yöneticileri büyük ilgi ve destek görürken, Konya’da ortaya çıkan Mevlevilik Bursa’da ilgi görmedi.

Bursa’da iki mevlevihane olduğu anlaşılmakta. Çekirge yolunda olduğu anlaşılan Bursa’daki bu ilk mevlevihanenin kuruluşu 16. yüzyılın başına kadar geri gitmekte… Ancak bu tekkeden çok, Mevlevî dervişlerinin oturması amacıyla Çekirge yolu Demirhisar mevkiinde yaptırılmış yapı topluluğu idi. Daha sonra geliştirilip tekke olsa da yeteri kadar ilgi görmemesi nedeniyle yokolmuştu. Daha sonra Pınarbaşı’ndaki ikinci Mevlevihane 17. yüzyılda ünlü şair ve şeyh Cununi tarafından kurulmuştu…

Bursa Mevlevihanesi’nin kurulması hikayesi de bu çekinceyi göstermekte:

“Şeyh Ahmet Cünuni, Bağdat Mevlevihanesi’nde mesnevihan iken, alem-i manada kendisine bir taze gül verilmiş. Gerçi gülün şekli ve rengi pek latif ise de kokudan eser olmadığından:

“Ah, ne olaydı, bunun bir de kokusu olaydı” demiş. “Bunun üzerine gülün kokusunu Bursa’da duyabilirsin ” denmiş…

Daha sonra Konya’ya gelen Şeyh Cünuni, Şeyh Ebübekir Çelebi Efendi tarafından Bursa’ya gönderilmek istense de, yaşlılığını bahane ederek gitmek istememiş. Bunun üzerine şeyhi ısrar etmiş:

“Hz. Mevlana, Bursa “burcu evliya” demekle ünlü bir şehr-i dilaradır. Maatteessüf, tarikatımıza mensup bir tekke yoktur. Sizi ol canibe gönderelim,” dese de ikna olmaz. Söylenceye göre Cünuni Dede, Bağdat’ta gördüğü rüyasını hatırlayıp bu rüyadaki gülün gözünün önüne gelmesi üzerine Bursa’ya gitmeye karar vermiş…

Kuruluş:

1615

Kurucu:

Sultan I. Ahmet’in desteği ile Cünûni Ahmet Dede

Yeri:

Pınarbaşı

Bursa Mevlevihanesi ne zaman ilgi görmeye başladı?

Bursa Mevlevîhanesi, Sultan I. Ahmet’in desteği ile Cünûni Ahmet Dede tarafından 1615 yılında tamamlanmıştı. Bursa Mevlevîhanesi, bir zamanlar bataklık olan Pınarbaşı’nda kurulmuştu. Pınarbaşı’nın bir diğer özelliği de, bu bölgede 5-6 tekkenin bir arada bulunmasıydı. Ne garip ki, Bursa Mevlevîhanesi,  bu dergahların en büyüğü ve en genişiydi.

Mevlevihane’de tek katlı bir türbe ile ufak bir mezarlık dışında, bir meydan odası, semahane, derviş hücreleri ile mutfaklar vardı. Gezgin Tournefort’un 1717’de yayımladığı gravüre göre Mevlevihanede’deki semahane, kırma çatılı, minareli, iki sıra pencereli, üç kubbeli son cemaat yeri olan bir cami şeklinde gösterilmiştir. Türbeye bitişik meydan ve köşe hücreleri, doğu kısmında ise kilerli bodrum katlı çilekeş canlar odası ile haremin sonunda, altında bir hamam ile bodrumda bir çamaşırhane vardı.

Bursa Mevlevihanesi, 18. yüzyılda sultanların gözdesi olmuştu. Nitekim Sultan Abdülmecit 1844 yılında  Bursa’ya geldiğinde Mevlevihane’ye at üstünde gitmiş.  Mevlevihane bahçesindeki havuzun çağlayarak akışı pek hoşuna gitmiş. O sudan içmiş. çevihane avlusunun kuzeybatısında bulunan bu büyük havuz dışında bahçede çiçekli gezinti yolları ve meyve ağaçları bulunuyormuş. Sultan daha sonra dervişlere ayrı şeyh efendiye ayrı hediyeler vermiş. Bu dönemde Mevlevîhane’nin bazı bölümleri tamir ettirilip bazı ekler yaptırılmış.

Mevlevi dervişlerinin aydınlığı

1722 yılında dergah bir onarım görmüştü. 1775 yılında da, Mevlevîhane harap ve çökmek üzere iken Cizyedarzade Hacı Hüseyin ve Hassa mimarı İsmail Halife’nin de katkılarıyla yeniden onarıldı. 1820 yılında ise, kendiside Mevlevi olan Hüdavendîgar valisi Nuri Paşa’nın çabasıyla yeni bir semahane inşa edilip eski semahanenin yeri açık bir namazgâh yapıldı.

Başta ünlü hekim Ömer Şifai  olmak üzere birçok şair ve müzisyen yetiştiren Bursa Mevlevihanesi’nin kadın dervişleri de vardı. Şair Ümmü Gülsüm Hanım da bunlardan biriydi…

Şeyh Mehmed Dede Efendi zamanında, Şah Eşref adında bir uyanık İran’dan gelip aklı sıra Bursalılara keramet gösterisi yapmak amacıyla, geceleri “vasıta-i rühaniyyün” ile taşlatırmış. Halk bu durumdan şikayetçi olunca, bir dervişle haber gönderip:

-“Bizden mahsus selam ediniz, Bursa’da bu kadar ikametleri kafidir, artık seyahatlerine devam etsinler, Bursa’yı da boş zannetmesinler. Bu taş atma keyfiyeti bize malumdur, bizi müdafaaya mecbur etmesinler” demiş. Bu hikaye, Bursa’da uydurma keramet gösterme çabası içinde olan uyanıklara şeyhlerin tutumunu göstermesi açısından ilginç bir örnek..

Gezginlere göre Mevlevihane

17. yüzyılda Evliya Çelebi’ye Bursa Mevlevihanesi diğer tekkelerden daha bakımlıydı. 70-80 odalı sema alanı ile donatılmış, bağ ve bahçe ile bezeliymiş. Bir de Mevlevihane Mesiresi varmış: “Haftada iki kez tüm ahbap ve dostlar toplanarak Mevlana mukabelesi yapılır, sema sefasından sonra da çimenli alanda, çok gönül açıcı aşıklar zevk ve sefaya dalarlarmış.”

17. yüzyılın ortalarında Mari de Launay’a göre ise diğer Mevlevi tekkelerinde olduğu gibi burada dahi dervişler aleni olarak ayin yapılmaktaymış. Müslüman olmayan yabancılar da ayinde kabul olunup, ayini güzelce görebilmeleri için özel yer ayrıldığını. yazmıştır. Gezgin izlediği bu ayini uzun uzun anlatır.

17. yüzyılda MehmetZiya da, bir gece arkadaşlarınla, ellerinde fenerlerle Mevlevihane’ye gitmiş:

“O gece saat 04.00’e kadar tekkede kaldık. Ertesi günü Cuma olduğu için bizi zikir gününe davet ettiler. Zikir günü öğleden sonra dergaha geldik. Tekke, çok geniş bir bahçenin ortasında olup geniş, süslü bir semahaneyle çeşitli odalardan oluşuyordu.

Önce dergahın Niyazbaşısı Hafızzade’nin odasını ziyaret ettik. Hafızzade o gün mukabelede okunacak hicaz peşrevi geçiyordu. Sonra dergaha girdik. Bir süre sonra şeyh efendi geldi. Hutbe okundu, namaz kılındı. Herkes yerli yerinde edep ve nizam ile oturdu. Dervişler sessizce beklerken na’at okundu. Onun ardından güzel bir taksim, daha sonra yukarıda değindiğim gibi hicaz peşrevi terennüm edilmeye başlandı. Bu sırada hep birden ayağa kalkıldı. Dervişler önde dönülerek semaya başladı. Mukabele bir saat kadar sürdü.”

19. yüzyılın ilk yarısında Dr. Bernard’a göre Mevlevihane’de haftada bir gün sama yaptıklarını yazar: “Öğle namazı sonrasında ilk önce manzum bir kaside okunur. Sonra ney ve kudüm çalarak semaya başlarlar. 3 çeyrek saat kadar süren bu törenden sonra tümü sessizlik içinde kalırlar. Yalnız biri ayakta olduğu halde dua eder ve ayin bu şekilde sona erer.”

1879 yılında Bursa’ya gelen Rus Nikola Naçov da, Manol Amcasıyla beraber cuma günleri dervişlerin nasıl döndüklerini izlemek için Mevlevihane’ye gitmekteymiş:

“Giriş; cinsiyet, yaş ve milliyete bakılmadan bütün ziyaretçiler için ücretsizdi. Mevlevihane, çok odalı bir bina olup çevresinde çimenler ve çiçeklerle, büyük çınar ve servi ağaçları vardı.

Semahanede; süslenmiş Türk hanımlarıyla Hıristiyan erkek ve kadınları bulduk. Biraz sonra dervişler de girdi, saydım, tam 18 kişiydiler. Az sonra onların şeyhi de geldi. İlk önce dervişler kısa bir dua okudu, sonra hepsi göğüslerine ellerini bağlayarak sırayla eğildi ve pürüzsüz tahtalar üzerinde harman büyüklüğünde bir daire içinde dönmeye başladı. Dervişler, gri keçe kavuklarla, beyaz geniş feracelerle, açılmış kol ve kapalı gözlerle yalın ayaklarını değiştirerek dönüyorlar, bir tür kaval olan neyler üfleniyor ve dümbelekler vuruluyordu. Ve bu daracık yerde nasıl da hiç kimse kimseye, dağılmış feracenin ucuyla bile dokunmadı. Yaklaşık 3-4 saatlik dönüşten sonra dervişler aniden durdu, belki de şeyhlerinin verdiği bir işaretle, sonra yeniden dönmeye başladı ve iki defa daha durdular.

Dervişlerin hepsi genç, boylu boslu ve yakışıklıydı. Bunlar bir çeşit Türk keşişleri olup, evlenmelerine izin verilir ve uzun cüppeler taşırlar. Dönmeyi bir ibadet olarak görür, dönerken kendilerinden geçer ve Allah’a yakınlaşırlar. Bütün izleyiciler, özellikle de Türk erkek ve hanımlar, bunları hayranlıkla izledi.”

Mevlevihane nerede?

1925 yılında tekkeler kapatılınca, Mevlevihane de kapanmıştı. Ancak binalar çeşitli amaçlarla kullanılmıştı. Selamlık dairesi bir ara askeri kışlaya dönüştürülürken, harem dairesi ise şeyh ailesinin konutu olarak ayrılmıştı. Semahane de bir süre mescit olarak kullanılmıştı. Ancak son şeyh Şemsettin Efendi’nin ölümünden sonra bu semahane depo ve at ahırı olarak kullanılmıştı.

Zamanla bakımsızlıktan harap hale gelmiş olan semahanenin bulunduğu yere, Bursa Belediyesi tarafından 1953 yılında büyük bir su deposu yapıldı. 1958 yılında ise türbenin yerine betonarme yeni bir türbe inşa edilmişti. Bugün kilit altında tutulan bakımsız türbe ancak dışarıdan görülebilmektedir.

Bursa Mevlevihanesi’nin bugün nerede olduğunu bilen çok az kişi vardır. Elde bulunan fotoğraf, yazılı ve belgelerden yararlanıp Mevlevihanenin bir bölümü yeniden yapılabilir. Ancak bu yapılmasa da, 2007 “Dünya Mevlana Yılı” kapsamında hiç değilse mezarlığın çevre düzenlemesi yapılmalıdır. Sanırım Osmangazi Belediyesi bu konuya da el atmış durumda. Umarım Mevlana’ya laik güzel bir çalışma olur…

The post Bursa Mevlevihanesi first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>
http://www.bursaansiklopedisi.org/content/bursa-mevlevihanesi/feed/ 0
Bursa’nın Çevre Bilinci Tarihi http://www.bursaansiklopedisi.org/content/bursanin-cevre-bilinci-tarihi/ http://www.bursaansiklopedisi.org/content/bursanin-cevre-bilinci-tarihi/#respond Wed, 28 Nov 2018 22:12:04 +0000 http://www.bursaansiklopedisi.org/?post_type=content&p=1757 Bursa’daki çevre bilincinin daha Osmanlı döneminde başladığı görülür. Özellikle de “Hürriyet” yani Meşrutiyet sonrası dönemde Bursa’daki çevre bilincine, hem belediyenin hem de halkın duyarlığı olmaya başladığı görülür. Özellikle fabrikaların çevreye verdikleri zararlar konusunda çok duyarlı oldukları görülmektedir. Bursa, Dünya Sağlıklı Kentler Birliği’ne üye oldu. Yaz sonu için Bursa, Avrupa’nın çok sayıdaki belediye yöneticilerinin katılacağı büyük...

The post Bursa’nın Çevre Bilinci Tarihi first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>
Bursa’daki çevre bilincinin daha Osmanlı döneminde başladığı görülür. Özellikle de “Hürriyet” yani Meşrutiyet sonrası dönemde Bursa’daki çevre bilincine, hem belediyenin hem de halkın duyarlığı olmaya başladığı görülür. Özellikle fabrikaların çevreye verdikleri zararlar konusunda çok duyarlı oldukları görülmektedir.

Bursa, Dünya Sağlıklı Kentler Birliği’ne üye oldu. Yaz sonu için Bursa, Avrupa’nın çok sayıdaki belediye yöneticilerinin katılacağı büyük bir organizasyon hazırlığı içinde. Sağlıklı, yaşanabilir kentler üretmeyi hedefleyen Sağlıklı Kentler Birliği üyesi Bursa, birçok projeyi de yaşama geçirmek için çalışma yapıyor…


Bursa’daki çevre bilincinin daha Osmanlı döneminde başladığı görülür. Özellikle de “Hürriyet” yani Meşrutiyet sonrası dönemde Bursa’daki çevre bilincine, hem belediyenin hem de halkın duyarlığı olduğu görülür. 1930’lu yıllara kadar Bursa Ovası’nın tümüyle bataklıklarla çevrili olması, birçok ciddi hastalığın yayılmasına neden olmaktaydı. Bu nedenle özellikle Bursa Belediyesi’nin ilaçlama konusunda ciddi çalışmalar yaptığı görülür. Bu amaçla Belediye’de bir de geniş kadrolu bir daire bulunmaktaydı.

Tebhirhane olarak anılan daire, Bursa’da çevre sağlığı konusunda çalışmalar yapan kurumun adıydı. Özellikle o yıllarda, başta sıtma olmak üzere çok sayıda salgın hastalıktan çok iyi yapılan ilaçlama sayesinde kurtulabiliyordu. 1919 yılında, savaş yıllarında bile Bursa Belediyesine ait Sıhhiye ve Tebhirhane kadrosunda memur ve işçi olarak 17 kadrosu vardı. Bu tarihte yaklaşık 100 kişilik belediye kadrosunda 17 kişinin çevre konusunda görevlendirilmesi, çevreye verilen önemi göstermektedir. Çevre sağlığıyla uğraşan Tebhirhane’de görevli, iki araba ile dört görevli sürekli ilaçlama yapmaktaydı. 1926 yılında yaklaşık 8 bin parça eşya ile 23 kişi dezenfekte edilmişti. 30.975 çocuğa da aşı yapılmıştı.

Ancak kentin temizliğiyle sadece Tebhirhane değil, başka birimler de ilgilenmekteydi. Belediye Arşivi’ndeki belgelere göre, “tanzifat” adıyla anılan temizlik faaliyetleri de Bursa’da en yoğun çalışmaları oluşturmaktaydı. 1915 yılında Bursa’da 14 adet temizlik aracı olmasına karşın bunlar yetmediği için 16 yeni araba daha alınmış, diğerleri de tamir edilmişti. Belediye, temizlik işlerini yürütmek üzere, Bursa’da yaşayanlardan önemli miktarda temizlik vergisi almaktaydı.

Esnaf denetimi

Uğur Dündar, yıllarca TV’de sık sık yayınladığı programlarında bakkalların, kasapların nasıl halk sağlığını tehdit ettiğini “ifraş” ediyordu. Esnaf denetimi, belediye için öteden beri en önemli görevlerden biriydi. Osmanlı döneminde de açıkta satılan etler, ya da sağlıksız koşullarda üretilen yiyecekler konusunda çok ciddi takipler yapıldığı görülür. Sık sık ekmek ve simit satan fırınlara, şekerci, helvacı, kebapçı, kasap hatta gazoz dükkanlarına baskın yapılıp Kimyahane’de tahliller yapılmakta, sağlığa aykırı ürün üreten esnaflara çok büyük cezalar uygulanmaktaydı. Özellikle kasapların açıkta et satmamaları konusunda, Belediye meclis tutanaklarında oldukça yoğun karar bulunmaktadır. Bu kararlara uymayan çok sayıda esnafa da ceza verildiği görülür.

Çevre temizliği

Bursa’da çevre bilincinin de, Meşrutiyet döneminde geliştiği anlaşılmaktadır. Bursa’da öteden beri örgütsüz de olsa bir sivil oluşum, Meşrutiyetten sonra etkisini göstermişti. Özellikle fabrikaların çevreye verdikleri zararlar konusunda çok duyarlı oldukları görülmektedir. Nitekim 1911 yılındaki bir arşiv belgesine göre, Muradiye Mahallesi’nden Dimitri Vasiliyadis Efendi’nin nizama aykırı olarak açtığı ipek fabrikasının kurallara uygun tesis edilmesinin sağlanması istenerek, aksi takdirde kapatılması istenmişti. Yine bu fabrikanın çevreye zarar verdiği gerekçesiyle, mahallelinin bu fabrikanın kapatılması için yapılan şikayeti dikkate alınıp gerekli uyarılar yapılmıştı.

İpek fabrikalarında çıkarılan koza böcekleri, fabrikalar tarafından şehir dışında belirli yerlere gömülüyordu. Belgelere göre fabrikalardan çıkan ve öldürülmüş olan koza böcekleri Soğanlı köyü yakınlarıyla, Teferrüç’te açılan iki ayrı kuyuya gömülmekteydi. Ancak koza leşlerinin gömülen bölgelerde yaşayanlar tarafından da çeşitli şikayetlere neden olduğu görülür.

Döneminin belediyesinin, çevre konusunda bugünden daha duyarlı uygulamaları olduğu görülür. Nitekim bulaşık sularının cadde üzerine yada dışarıya döken ev ve esnafa da çok sayıda ceza kesildiği belgelerden anlaşılmaktadır. Özellikle yeni gelen göçmenlerin sularını dışarıya atması ya da su kullanımına ilişkin yanlış uygulamalarına kesilen cezalara sıklıkla rastlanıyor. Belediye kayıtlarında, sularını sokağa dökenlere, ürünlerden fazla ücret alanlara, yaya kaldırım işgallerine, fırıncı ve simitçilerin ürünlerinin pişirilmemesi veya düşük gramaj nedeniyle sayısız ceza kesildiği görülür.

Halkın temizliğine de önem veren dönemin belediyesi, parası olmadığı için yıkanamayan fakir kişiler için de iki hamam tahsis etmişti.

Debbağlar yani deri işleyen atölyeler, önceleri Çakırhamam ile Hisar arasındaydı. Şehir içinde kalan bu debbağhaneler, sağlık yönünden sakınca oluşturduğu için uygun yerlere nakli hakkında Sağlık Müdürlüğü’ne sürekli rapor sunulduğu belgelerden anlaşılmaktadır.

Kente gelen sebze ve meyvelerin çürümesi sonucu oluşan kirlilik de bazı sağlık sorunlarına ve salgın hastalıklara neden olmaktaydı. Bu konuda da Belediye arşivinde önlemler alınması konusunda oldukça yoğun belge vardır. Özellikle de Tahtakale’de sebze mezat yerindeki sebze pisliklerinin hastalıklara neden olduğu belirtilmektedir.

Belediye kararları arasında, baca temizliği önemli bir yer tutmaktadır. Bunun nedeni, o tarihte büyük ölçüde ahşap olan Bursa evlerinin, olası bir yangında büyük ölçüde tahrip olmasıydı. Bu nedenle fabrika ve konutların bacalarının sürekli temizlenmesi konusunda uyarılarda bulunuluyor, uymayanlara da ceza veriliyordu. Fabrikaların bacalarının ayda bir, esnaf bacalarının üç ayda bir ve evlerdeki bacaların, aşçı ve banyolardaki duman bacalarının da 6 ayda bir temizlenmesi istenmekteydi. Aksi durumda ceza verildiği görülür.

 

Su temizliği

Evden eve akan Pınarbaşı suyunun temizliği de halk sağlığı açısından çok önemliydi. Bu nedenle gazetelerde, halka bu konuda sürekli uyarılar yapıldığı görülür.

Osmanlı dönemi Bursa’sındaki en ciddi sorun içme sularına, lağım künklerinden gelen sızıntılar nedeniyle lağım karışmasıydı. Belediye Arşivi kayıtlarında, bu konuda oldukça yoğun şikayet bulunmaktadır. Fabrikaların lağımlarını dışarıya akıtmaları nedeniyle de hastalıklar olduğuna dair çok sayıda şikayete rastlanmaktadır. Örneğin Kayabaşı Mahallesindeki İslam ve Hıristiyan halkın, mahallelerindeki bir fabrikanın atıkları çevreye zarar verdiği gerekçesiyle topluca şikayette bulunduğu görülür. Yapılan bir araştırmada ise, sadece bir belgede geçen, Bursa’daki lağım karışmış yerlerin listesi şöyledir:

II. Murat Hamamı suyuna Demirkapı’da lağım karışmış. Uğurluoğlu Suyuna Şeyh Bahaeddin Efendi yolunda, Uğurluoğlu Suyu’nun Şehreküstü Mahallesi’nden Mantıcı Mahallesi’ne kadar lağım karışmış. Eski Hamam suyu da, Tekkemescit Mahallesi’ndeki Nalbant Mehmet’in evindeki mahzeniyle, İmam Ali’nin evinin mahzeninde lağım karışmış. Veledihabib Mahallesi’nde Tayyip Rıza Efendi’nin evine gelen Gökdere Suyu’na da lağım karışmış.

Kent içinde satılan ve bazı ürünler içine konulan karların temizliği ciddi eleştirilere konu olmuştur. Uludağ/Keşiş Dağı’ndan çuval vs. içinde hayvan sırtında uzun yoldan geldiği, buradan da elden ele dükkanlara götürüldüğü gerekçesiyle kar ve buzların temizliği tartışılmıştı. Karların kirli bezlere sarılarak sağlıksız bir şekilde meşrubat ve dondurmalarda kullanılması, temizlik açısından tehlikeli görüldüğü Belediye Encümeni tarafından karar alınmıştı.

Ağaç ve ormana ilgi

Uludağ’ın şehre bakan tarafında; Sorgun ve Kaplıkaya, batıda Çongara’ya kadar olan bölgede dağda ağaç ekimi ve korunması için çalışmalar yapılmış, ormanın koruması için korucular tayin edilmişti. Bir anlamda, ülkemizde ilk doğal parkı 1908 yılında oluştuğu bu belgelerden anlaşılmaktadır. Hatta ormanı korumak üzere korucular için baraka ve çadırlar konulmuş, orman alanı tel örgüyle koruma altına alınmıştı. Sayısız belgede, Bursa’nın bu ormanlarını korumak için alınan bu kararlar, Yeşil Bursa’nın 20. yüzyıla kadar varlığını sürdürmesine neden oldu. Ancak son 50 yılda Yeşil Bursa’yı beton yığınına çevirdik…

Belediye’nin, kent içinde ve özellikle de yol kenarlarına ağaç dikme konusuna da Meşrutiyet yıllarından sonra özel önem gösterdiği anlaşılmaktadır. Özellikle Mudanya yolu üzerinde dikilen ağaçlara çok önem verilmişti. Reşadiye Mektebi önünden Çekirge’ye, Muradiye istasyonu ve Gazhane’den Demirtaş istasyonu, Ulucami, Maksem ve Çakırhamam’dan Tophane Bahçesine kadar olan tüm bu yollarda akasya ve çınar ağaçları dikilmişti. Ne yazık ki bu ağaçlardan günümüze bir tek bile kalan yok…

Mudanya demiryolunun her iki yanında imtiyaz sahibi yabancı şirketin tasarrufuna verilen, terk edilen arazi içindeki ağaçlar kesilmesi de Bursa’da çok büyük tepkilere neden olmuştu. Bursa’nın ağaçları, özellikle yaşlı çınar ağaçlarının korunması için 1960’lı yıllara kadar çok duyarlı olunduğu gazete haberlerinden anlaşılmaktadır.

Umumhane’de sağlık kontrolü

Bazı salgın hastalıkları, hayat kadınları yüzünden yayıldığı gerekçesiyle Belediye’nin, Atpazarı’ndaki genelevi ve fahişeleri düzenli olarak sağlık kontrolünden geçirdiği belgelerden anlaşılmaktadır. Belgelerde genelev/umumhanelerin teftişine dair sıkça bilgilere rastlıyoruz. Bir belgede ise Umumhanelerin ve fahişelerin hükümetçe sürekli göz önünde bulundurulması gerektiğine dair Sağlık Müdürlüğü’nün yazısı yer almaktadır. Bir başka belgede de fahişelerin, 15 geceyi aşkın süre hastanede kaldıkları anlaşılmaktadır.

Bazen de Madem Gusta’nın yaptığı gibi, Atpazarı dışında ayrı bir genelev açınca, Belediye hemen burasını da kontrol altına almıştır. Sağlık kontrolünden geçmemiş kadınlarla erkeklerin birlikte olmaları engellenmeye çalışılmıştır. Nitekim Atpazarı Mahallesi’nde, bilinen yerler dışında, hayvan pazarının başka bir yere taşınmasıyla çevresinde hemen fahişe evleri kurulmuştu. Sağlıksız ortamlardaki bu fahişe evleri, derhal hükümet emriyle kaldırılmıştı.

Çevre sağlığı için umumi tuvaletler de önemli bir yer tutmaktaydı. Belediye arşivindeki belgelerde, umuma ait tuvaletler konusunda çok duyarlı olunduğu görülür. Halk da bu konuda çok bilinçliydi. Nitekim Veziri Mahallesi’ndeki umumi helalar, çevreye verdiği zarar nedeniyle mahallelinin şikayetine neden olmuştu. Bazı raporlarda da umumi helaların durumunun kötü olduğu anlaşılmaktadır.

Bursa’nın çevre bilinici tarihi

Bursa’da doğa sevgisinin geçmişi çok eskidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında çevreye zarar veren Reji İdaresi’ne bağlı tütünlerin sağlıklı yerlere taşınmaya çalışıldığı görülmektedir.

Yine tarihi eserleri koruma bilinci de eskidir. Nitekim Bursa’da tarihi eserlere zarar verenlere yönelik çok sayıda şikayet vardır. Özellikle de kale taşlarının çalındığına dair birçok şikayetler bulunmaktadır.

Eski Bursa Belediyesi’nin, günümüzden bile daha etkili olarak sağlık ve çevre konularına duyarlı olduğu görülür. Belediye Arşivi kayıtlarında, yaya kaldırımı ihlalleri karşısında yüzlerce ceza kesildiğine dair belgeler vardır. 1925 yılında, Belediyenin kestiği bazı cezalar ve ceza bedelleri şöyledir: Gece fenersiz yol alan faytona 250 kuruş, ruhsatsız ev yapana 100 kuruş, fazla ücret isteyen faytoncuya 250 kuruş, yaya kaldırımı işgal eden kahveciye 250 kuruş, arabasını cadde üzerinde terk eden kişiye 100 kuruş, ehliyetsiz araç süren kişiye 500 kuruş.

1950 yılından sonra kapitalizmin azgın dişleri arasında kalan Bursalılar, bu eski duyarlılıklarını yitirdi. O tarihten bu yana yaşananlar sonucu, “Yeşil Bursa”dan “Beton Bursa”ya döndük. Daha acısı ise bugün Bursalılar bu sürecin farkında bile değil…

The post Bursa’nın Çevre Bilinci Tarihi first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>
http://www.bursaansiklopedisi.org/content/bursanin-cevre-bilinci-tarihi/feed/ 0
İpekçilik Okulu http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1748/ http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1748/#respond Wed, 28 Nov 2018 21:53:34 +0000 http://www.bursaansiklopedisi.org/?p=1748

The post İpekçilik Okulu first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>
http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1748/feed/ 0
Reşat Oyal Kültürparkı http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1740/ http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1740/#respond Wed, 28 Nov 2018 21:49:58 +0000 http://www.bursaansiklopedisi.org/?p=1740

The post Reşat Oyal Kültürparkı first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>
http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1740/feed/ 0
Tarihi İpekiş fabrikası http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1732/ http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1732/#respond Wed, 28 Nov 2018 21:45:41 +0000 http://www.bursaansiklopedisi.org/?p=1732

The post Tarihi İpekiş fabrikası first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>
http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1732/feed/ 0
Atatürk Köşkü http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1717/ http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1717/#respond Wed, 28 Nov 2018 21:30:12 +0000 http://www.bursaansiklopedisi.org/?p=1717

The post Atatürk Köşkü first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>
http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1717/feed/ 0
70 Yıl Önce Bursa Zenginleri http://www.bursaansiklopedisi.org/content/70-yil-once-bursa-zenginleri/ http://www.bursaansiklopedisi.org/content/70-yil-once-bursa-zenginleri/#respond Wed, 28 Nov 2018 21:03:26 +0000 http://www.bursaansiklopedisi.org/?post_type=content&p=1711

70 yıl önce Bursa nasıldı? Bunu hatırlayan çok az kişi var. Son 70 yılda dünya ve Bursa’da her şey o kadar çobuk değişti ki, asırlar sürmüş gibidir. Her şeyin değiştiği dünyada, bugün size sadece son 70 yıl önceki Bursa’nın ünlü sanayicileri ve fabrikatörlerinden söz edeceğim. Çünkü bugünün ünlü girişimcileri olan Sönmez, Çağlar, Gençoğlu, Diniz gibi ailelerin hiçbirinin adı 60 yıl önce anılmıyordu…

70 yıl önceki zengilerin, fabrikatörlerin bir kısmı ayakta kalmışken, bir kısmının ise bugün esamesi bile anılmıyor… 1944 yılında, bir gazeteci olan Musa Ataş’ın hazırladığı çalışmada yer alan bu bilgiler, Bursa’nın 60 yıl öncesini çok iyi anlatmaktadır.

70 yıl önce Bursa’yı yönetenler

Bursa’yı yönetenlere baktığımızda fabrikatörlerin adının sıklıkla yer aldığı görülmüştür. 60 yıl önce İl Yönetim Kurulu şu ismlerden oluşmaktaydı: Rami Gökçe, Şemseddin Yazıcı, Esad Alper. İl Daimi Encümeni üyeleri ise Hulusi Erdem, Hasan Tahsin Ersop, Mehmed Erdem ve Cahit Pulat’tan oluşmaktaydı.

70 yıl önce İl Genel Meclisi üyeleri şunlardır: Hulusi Köymen, Raif Avcıoğlu, H. Tahsin Ersop, Tevfik Aycan, Nazmi Kağıtçıbaşı, Cevad Borçbakan, Nureddin Öğüaç, Kemal Duraner, Muhtar Alemdar, Ata Tezer, Hüsnü Güven, Bekir Laska, Nuri Doğrul, Hadi Durusoy, Mehmed Sindel, Hulusi Erdem, Hilmi Ertan, Şükrü Aybar, Sabiha Atlı, Ahmed Hamdi Erozan, İsmail Özel, M. Niyazi Canıtez, M. Cahid Pulad, David Gürcesular, Osman Yılmaz, Mehmed Erdem, Eşref Altın, Zehra Budunç, Kamil Konuk, Refik Atay, Mehmed Ozeç, Tevfik Erdemgil, Burhaneddin Ersöz, Cemil Parmaksızoğlu.

“CHP İl Yönetim Kurulu şu kişilerden oluşur: Başkan Durmuş Erginsoy, Dr. Şemseddin Dora (Halkevi Başkanı), Ali Sırrı Aysoy, Ragip Armağan, Av. Tevfik Aycan, Said Ete, Av. Cemil Öz, Nureddin Öğüç, Dr. Niyazi Bayatlı, İl sekreteri Hayri Gürmen’dir. CHP İlçe Yönetim Kurulu ise şu kişilerden oluşuyordu: Turgut Karatal (Başkan), Zehra Budunç, Emin Hakçı, Dr. İzzet Arkan, Dr. Fahreddin Ünseren, Nazmi Kağıtçıbaşı, Kemal Duraner.”

Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Lofçalı Ekrem Erkmen, Yönetim Kurulu Başkanı Said Ete’dir. Yönetim kurulu üyeleri ise şunlardır: Selim Süter, İhsan Celal Antel, Fahri Batıca, Mehmed Sabit Tütnar, Mithat Sarı, Burhaneddin Töre. Ticaret Borsası’nınYönetim Kurulu Başkanı Paşaçiftliği sahibi Muhiddin Dinçsoy’dur. Meclis Başkanı da fabrikatör Ragip Armağan’dır.

Bursa’nın eski zenginleri

1944 yılında, Bursa’da 54’den fazla sanayi tesisi ve fabrikatörü bulunmakta. Bunların tamamına yakını ise ipek ve dokumacılık üzerineydi. O tarihte Bursa’nın en önemli fabrikatörü Hamdi Sami Gökçen’di. Ancak fabrikaların eşi Şükufe Gökçen üzerinde olduğu görülmektedir. “Desenler fabrikada, Bayan Ş. Gökçen’in zevci olan Hamdi Sami Gökçen tarafından tersim edilir. Hamdi Sami, merhum Berlin sefiri Kemaleddin Sami (Paşa’nın) kardeşidir.”

Faik Yılmazipek’e ait Demirkapı’daki Yılmaz Fabrikaları, yarım asır evvel Muhtar Bey tarafından kurulmuş. “Faik Yılmazipek; Büyük Harpte vatan uğrunda iki koluna birden kaybetmiş fedakar bir Türk evladı ve malul gazidir.”

“Bursa’nın en eski ve en büyük fabrikası (ÎPEKER) firmasına aittir. Gerek fabrikaların sahibi Bay Mehmed İpeker,gerek oğulları Bay Muhsin ve İhsan İpeker; Bursa’nın gençlik ve spor hareketlerinde de mühim mevki işgal eden Acaridman şampiyon klübünün reisliğini yapan sportmen ve kıymetli bir gençtir.”

Yusuf Ziya Akipek, I. Dünya Harbi’nde İnegöl Cerrah köyünde ipekçiliğe başlamış, orada kurduğu fabrika ile ipek üretimine çalışmış. Harbi müteakip Bursa’ya yerleşen Yusuf Ziya, ipekçiliği ellerinde tutan gayrimüslim unsurlar arasında muvaffakiyetli bir çalışma ile temayüz etmiş ev Türk vatandaşlarına bu sahada mükemmel bir örnek ve model olmuştur. Birçok ihtisas sahibi Türk işçisi yetiştirmek bakımından fabrikasını bugünkü Bursa ipekçiliğinin adeta bir mektebi haline kalbetmiştir.”

“1935 yılında kurulmuş; koza, ipek ve madenkömürü üzerine iş yapan şirketin sahibi Fahri Batıca, muhtelif bankalarda müdürlüğe kadar vazifeler gördükten sonra serbest iş hayatına atılmış. Fahri Batıca, Sanayi Birliği Başkanlığı ve Acar İdman Kulübü başkanlığında bulunmuş çalışkan ve verimli bir gençtir.”

1935 tarihinde kurulmuş olan bir fabrikanın sahibi olan Ragip Armağan, Avrupa’ya da ihracat yapmakta. Ragip Armağan, CHP il yönetim kurulu üyesi, Ticaret Borsası Meclis Başkanı ve Belediye Meclisi maliye ve bütçe encümeni başkanı, Türk Hava Kurumu başkanlığını yapmıştır.

Said Ete ve Emin kollektif şirketinin yerine Rıza Ete ve ortağı İpekay Komandit Şirketi kurulmuş. Sait Ete, uzun müddettenberi Ticaret Odası Başkanlığı yaptı.”

Bursa’nın ünlü fabrika ve fabrikatörleri

1943 yılında Ali Tezel ve Hüseyin İşler tarafından kurulan fabrikasında, elektrikle çalışan tezgahlarıyla, Avrupa tipinde Bursa’da yapılmış en önemli kuruluşlardan biri.

Yün ve deri tüccarı Mehmet Urgancıgil, “Bu sanat şubelerine ecdaddan kalma olarak intisap etmiştir. Belediye Meclisinde ve CHP’de azalıkları vardır.”

1937 yılında Kazım Akım tarafından kurulan un fabrikası, “Almanya’da dünyanın en ünlü Miyag müesessessince yeni olarak kurdurulmuş. Bursa’nın bu biricik fabrikası, Burhaneddin Ersöz tarafından idare edilmektedir.”

Tolon Makina İmalatı Kollektif Şirketi; Fahri Batıca ve Kamil Tolon tarafından 1942 senesinde kurulmuş. Bugün bile satılan demir destere makineleri üreten bir fabrika kurulmuştu.

9 yıl önce fabrikatörlüğe başlayan İbrahim Baydan “Vaktiyle bir belediye çavuşuydu. Devlet parasile geçinmenin zor olduğunu gören bu zat şahsî teşebbüs sahasına geçmiş ve kendisine en muvafık yolu bulmuştur.”

Mahmud Akbey, Rıza İlovave Neş’et Akbey’in 1941’de kurduğu Kumaş Boya ve Baskı Şirketi, kurucularının isimlerinin baş harflerini alarak (MARÎNA) adını almıştır. İsminden bir yabancı firma olduğu zannedilmemelidir.”

Mahmud ve Neşet Akbey’in pederleri Ahmed Akbey, “30 sene evvel kendi parasile Eskişehir’de bir halıcılık mektebi açmış ve bu mektebi, sonra işi Bursa’ya nakletmiştir. Burada faaliyetini boyacılık sahasına dökerek çocuklarını da bu işe sevketmiş ve bu branşta yetiştirmiştir.”

I am text block. Click edit button to change this text. Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut elit tellus, luctus nec ullamcorper mattis, pulvinar dapibus leo.

Genç girişimciler

Lofçalıoğlu Mustafa ve Ortatlan Şirketi, “70 sene evvel merhum Lofçalı Mehmet Emin tarafından kurulmuş, büyük oğlu Lofçalıoğlu Halil tarafından idare edilmiştir. 1936’dan sonra Lofçalı Halil’in vefatiyle diğer kardeşi Lofçalı Mustafa ve eniştesi İsmail Sabuniş ile Ekrem Erkmen tarafından idame edilmiştir. Ekrem Erkmen Belediye Meclisinde ve Ticaret Odasında azadır.”

1926 yılında Mudanya’da kurulan firmasını sonra Bursa’ya taşıyan Vasfı Başaran, aslında emekli bir piyade binbaşısıdır, İstiklal Harbine iştirak eden ve 3. Süvari Fırkasının kumandan muavinliğini uzun zaman yapmış bulunan tanınmış bir şahsiyettir.

Rüştü Egel ve Kardeşleri Şirketi de, Bursa’da böcek tohumu üretiminde önemli isim olup 25 yıl önce kurmuş. Rüştü Egel, Dördüncü devrede B.M.Meclisi’ne Bursa mebusu olmuş.

“Almanya’da beş sene tahsil eden gıda kimyageri ve eski Adliye Nazırı Celaleddin (Beyin) oğlu İhsan Celal Antel, 16 sene evvel Bursa’ya gelerek burada şahsî teşebbüsü ile bir konserve Fabrikası kurmuştur. Önce bir kooperatif şirketi halinde çalışmaya başlıyan fabrika, 3 yıl sonra Mehmet Nuri Ünlüer ile ortak işletilmeye başlanmıştır.”

Ayrıca Salih Birleşik, N. Ahmed İpeksan, Kamil Urgancı, Feyzi Uygun, Hüsnü Bademlioğlu, Recep Garip, Şerif Artış Sevîm, Reşat İpekkar, Emin Dutipek, Hüsnü Aydın, Emin Sağışman, Sabri Özipek, Murad Atiker,Ali Ferruh Yücel, İbrahim Yaşar, Hakkı Birleşik, M. Marsel Romangal, Muammer Karaman, Mehmet Rifat Pekiş,Kâmil Sarıaydın, Ahmet Ökeve Tahir Sütmen  gibi fabrikatörler 60 yıl önce Bursa’nın önemli girişimcileri olarak göze batmaktadır. Musa Ataş’ın kitabında bu girişimcilere ait zengin bilgiler yer alıyor.

Bursa’nın son 60 yılına baktığımızda zenginlerinin büyük ölçüde değiştiği görülür. Belki 50-60 yıl sonra, bugünün zengin ailelerinin yerini başka Bursalı aileler alabilir. Çünkü Bursa’nın kaynakları, her zaman yeni yeni girişimcilerin ortaya çıkmasına olanak sağlamaktadır.

The post 70 Yıl Önce Bursa Zenginleri first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>
http://www.bursaansiklopedisi.org/content/70-yil-once-bursa-zenginleri/feed/ 0
Eski Bursa Sinemaları http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1699/ http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1699/#respond Wed, 28 Nov 2018 20:58:23 +0000 http://www.bursaansiklopedisi.org/?p=1699

The post Eski Bursa Sinemaları first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>
http://www.bursaansiklopedisi.org/2018/1699/feed/ 0
Bursa’nın Eski Bitirimleri ve Kabadayıları http://www.bursaansiklopedisi.org/content/bursanin-eski-bitirimleri-ve-kabadayilari/ http://www.bursaansiklopedisi.org/content/bursanin-eski-bitirimleri-ve-kabadayilari/#respond Sat, 10 Nov 2018 16:40:04 +0000 http://www.bursaansiklopedisi.org/?post_type=content&p=1666 Önceleri Bursa’nın her mahallenin bir efesi vardı. Bu efeler çoğunlukla köy ve ilçelerden gelen kişilerdi. Bu efeler, kendi köy ve ilçeden gelenlerin Bursa’da konakladığı muhitte etkiliydiler. Efe yada bitirim olarak anılan bu kişiler, önceleri ayak işleri yapan, hatta muavinlik yapar kişilerdi.
Bursalı efeler; giyinişleri, konuşmaları ve hareketleriyle kendilerine ayrı bir kültür yaratmışlardı. Canib Ali ve efeler çoğunlukla körüklü çizme giyerler. Çok güzel giyinir, ayakkabıları sürekli boyalıdır. Cezaevinde bile sürekli ayakkabıları boyalı olurdu.

The post Bursa’nın Eski Bitirimleri ve Kabadayıları first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>

Osmanlı Devletinin son yıllarında, devlet otoritesi zayıflaşınca her yerde  efeler türemişti. Kent dışına çıkıldığında, güvenliğiniz efelere emanet idi. Şehirlerde de, bazı bitirimler vardı. Bunlara da, 1960’lı yıllarda kadar efe denilmekteydi.

40-50 yıl öncesine kadar Bursa’nın her mahallesinde ve semtte bir efesi vardı. Bu efeler çoğunlukla köy ve ilçelerden gelen kişilerdi. Bu efeler, kendi köy ve ilçeden gelenlerin Bursa’da  konakladığı muhitte etkiliydiler. Köy ve kasabalardan geldiklerinde önceleri eşek ve atlarının bağladıkları muhitte, daha sonra da otobüs durakları çevresinde sivrildiler.

Bursa’nın ünlü efeleri

1960’li yıllarda en ünlü efe, Gemlikli Gürcülerden Kayaali Kayakent idi. Kayali’nin yazıhanesi Saat Kulesinin yerinde idi. Sonra İnegöllü Benli Halil gelirdi. Dağ köylerinin konakladığı yer olan Çakırhamam-Tahtakale muhitinde, Atlaslı Mustafa etkili idi.

Karacabeyli Pamuk Niyazi de Çatalfırın civarında etkili idi. Yine Karacabeyli Yumurta Hüseyin, Dondurma Eyüp (Ergen) Bitpazarı’nda etkili idi.

Ancak bitirimlerin çoğu Yeniyol’da idi. Çünkü otomobil yazıhanelerinin çoğu buradaydı.

Boşnak Abudullah ve kardeşi Eyüp de İnegöllüydü. İnegöl Efeleri de, Yeniyol’da toplanmıştı.

Yenişehirlilerin hanı da Çancılar’daydı. Burada da Yenişehirli bitirimler vardı.

Kayan’da Püskülsüz Kerim, Canib Abi, Harman Recep gibi efeler vardı. Bunların bu semtte zulaları vardı. Her taşın altında esrar koyarlardı.

Ormancı Halilde Benli Halil’in arkadaşı İnegöllüydü. (Kunduracı bir kişi öldürdü)Bir de Gürcü Süleyman vardı.

Giysiler:

Körüklü çizme
Kırmızı kuşak
Siyah veya lacivet elbise
Avcı yelekleri
Kravüze ceket

Önde gelenler:

Gürcülerden Kayaali Kayakent
İnegöllü Benli Halil
Atlaslı Mustafa
Karacabeyli Yumurta Hüseyin
Dondurma Eyüp

31 Mart gerici ayaklamasına katılan bir bitirim

Bitirim tiritleri

Efe yada bitirim olarak anılan bu kişiler, önceleri ayak işleri yapan, hatta muavinlik yapar kişilerdi. Daha sonra, yaptığı işlerle bitirim olmuştur. Örneğin Benli Halil önceleri muavinlik yapıyormuş.

Bursalı efeler; giyinişleri, konuşmaları ve hareketleriyle kendilerine ayrı bir kültür yaratmışlardı. Canib Ali ve efeler çoğunlukla körüklü çizme giyerler. Çok güzel giyinir, ayakkabıları sürekli boyalıdır. Cezaevinde bile sürekli ayakkabıları boyalı olurdu.

Bellerinde kırmızı kuşak vardı. siyah veya lacivet elbise giyerler asla açık renk elbise gezmezlerdi. Avcı yelekleri giyerler. Kravüze ceket giyerler. O tarihte bitirimler çoğunlukla 32 paça pantolon giyer, ağır olsun diye de fermuarı vardı. Benli Halil ise sürekli kravat giyerdi. Her zaman yanında, daha doğrusu biraz arkasında adamları bulunurdu.

Mahalle kabadayıları

Efelerin dışında, bir de mahalle kabadayıları vardı. Garip babası idiler. Hapishanelerdeki garip ve parasız kişileri beslerler. Çünkü sonra bunları daha sonra kullanırlardı. Kayali, mahallesi olan Emirsultan’daki bir kızı kapatması yapmıştı.

Bitirim ve efeler mutlaka esrar içer ve satardı. Esrar satışı da bu kişilerin kontrolündeydi. Zaman zaman polis, herkesçe bilinen bu bitirimlerin zulalarında aramalar yapardı. Özellikle Ramazan aylarında esrarla mücadele kızışırdı. 1963 yılında Yeni Ant gazetesinde şu haber yapılmıştır:

“Esrarla mücadele devam ediyor. Ramazan’da Emirsultan ve Şible’de çok sayıda esrarkeş polis tarafından temizlenmiş.” (Yeni Ant, 7.2.1963)

Efelerin bitirimhane olarak anılan kumarhaneleri vardı. Bu kişiler ayrıca, başta otobüs yazıhanecileri olmak üzere zenginlerden haraç alırlardı. Bazıları da pavyon işletirlerdi. Bitirimler, bir bitirimhane açılınca, efeler açılışa gelip kumar oynayıp para kaybederlermiş.

Kayali kendinden büyük bir kişi önünde eğilir, bürokrasiyle iyi geçinirmiş. Onlara sürekli hediye verir, işini gördürmüş.

Efelerin çatışması

Kayali ve diğerleri hep adamlarına vurdururdu. Adamlarını gönderip dövdürüp, vurdururdu. Efelerin neredeyse hiç biri eceliyle ölmemişti.

Benli Halil ile Kayali sürekli çatışırdı. Ancak araya İstanbul efeleri girip, onları barıştırırdı. Daha sonra da ikisi barışıp, kankardeş oldu.  Ancak sonra Kayali, bir adamı ile Benli Halil’in yazıhanesine gelip tartışır. Burada adamına; “Vur şunu” deyince Benli Halil, daha atik davranıp Kayali’yi vurur. Bu olaydan sonra Benli Halil nefsi müdafaadan çok az yatmıştı.

Bu ölüm olayında, bazı emniyet görevlileriyle zenginlerin de parmağı olduğu söylenmişti. Çünkü Kayali, her tarafa çok baskı yapıp insafsız bir kişi olduğu söylenir. Halk, Kayali’nin çok azıttığını düşünmekteydi. Bu nedenle herkes Benli Halil’i desteklemeye başlamıştı. Benli Halil, Türkiye çapında bir efe olduğu için cenazesine her taraftan efeler gelmişti.

Benli Halil’in iki fedaisi vardı. Karakaş Hasan ile Boz Mehmet’in Mehmet Ali idi.

Benli Halil’i, fedaisi Abaza Halil İbrahim vurmuştur. Merdivenle çıkarken, arkasından, ensesinden vurmuştur onu.

1968 yılında da, Laz Mustafa’nın Bursa’nın ünlü kabadayılarından Acar Mehmet (Acar) öldürdü. (Bursa’nın Sesi, 10.3.1970)

Benli Halil’i vuran da, daha sonra toplu bir yerde onu nasıl vurduğunu anlattığında, Benli Halil’in yeğeni de onu öldürmüştür. 1961 yılında Bursa’da 30, 1962 yılında ise 25 cinayet işlenmişti.

Çerkes efeleri

93 göçü ile, Kafkas göçmenleri gelene kadar, kabadayılık ve efelikleri genellikle Arnavutlar yapmaktaydı. 1880’li yıllarda Kafkas göçmenlerinin gelişiyle gerek dağlardaki çetelerin, gerek şehirlerdeki efelerin Kafkas göçmenlerin hakimiyetine girer. Çerkes, Laz, Gürcü ve Dağıstanlı efeler Bursa’da egemen olmaya başladı:

İşte Bursa’nın bazı efe ve bitirimleriyle ilgili gazetelerdeki bazı başlıklar:

“Laz İsmail Çetesi 10 nefer avanesiyle ve Demirciler Koca Ali Çetesi ve gene ünlü eşkıyalardanKirmastili Ahmet ile arkadaşı Çerkez Hüseyin avanesiyle ve silahlarıyla Kirması hükümetlerine, silahlarıyla birlikte teslim olunmuştur. Ünlü eşkıyalardan Alıncalı Yusufise, altı adamıyla ve Demircili Koca Ali Çetesi efradından Mehmet, silahlarıyla Karacabey’de yakalandı.  (Ertuğrul, 21 Teşrinisani 1918)

“Alıncalı İzzet Çetesi ile çatışma” (Ertuğrul, 7 Teşrinisani 1918)

“İnegöl canavarı Abaza Seyfettin (Durmaz) şehre inmiş.” (Yeni Ant, 19-20 Ocak 1956)

“148 defa hapisten kaçan Çekirge Şahabettin Bursa’da ele geçirildi.” (Yeni Ant, 15 Şubat 1956)

Mahalle kabadayılığından Mafya’ya

Çocukluk yıllarımızın o masum mahalle kabadayıları artık yok… Mahalle kabadayıları artık mafyanın bir parçası oldu. Mafya, mahalle kabadayılarını organize ederek, onları büyük suç şebekesine katmıştı. Önceleri, mahalle kabadayıları azıtınca, mahalleli onlara gereken dersi verirdi. İşte 1951 yılındaki bir haber:

“Hamamlı köyünden Osman Taşçı adlı zorba, köylüler tarafından edilmiş. Zorba, muhtar ve ihtiyar heyetinden oluşan sekiz kişi tarafından başı kesilerek öldürülmüştür. Olaya katılan sekiz kişi tutuklanmıştır.” (Hakimiyet, 12.7.1951)

Artık mafya ile organize olan mahalle kabadayılarına halkın müdahale etmesi çok zor. Çoğu kez emniyet güçlerinin bile çekindiği bir güç durumuna geldi…

The post Bursa’nın Eski Bitirimleri ve Kabadayıları first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>
http://www.bursaansiklopedisi.org/content/bursanin-eski-bitirimleri-ve-kabadayilari/feed/ 0
Tüm Kategoriler http://www.bursaansiklopedisi.org/tum-kategoriler/ Mon, 05 Nov 2018 22:14:30 +0000 http://www.bursaansiklopedisi.org/?page_id=1655
Bursa Mevlevihanesi
Bursa’nın Çevre Bilinci Tarihi
Bursa’daki çevre bilincinin daha Osmanlı döneminde başladığı görülür. Özellikle de “Hürriyet” yani Meşrutiyet sonrası dönemde Bursa’daki çevre bilincine, hem belediyenin hem de halkın duyarlığı olmaya başladığı görülür. Özellikle fabrikaların çevreye verdikleri zararlar konusunda çok duyarlı oldukları görülmektedir. Bursa, Dünya Sağlıklı Kentler Birliği’ne üye oldu. Yaz sonu için Bursa, Avrupa’nın çok
70 Yıl Önce Bursa Zenginleri
Bursa’nın Eski Bitirimleri ve Kabadayıları
Önceleri Bursa’nın her mahallenin bir efesi vardı. Bu efeler çoğunlukla köy ve ilçelerden gelen kişilerdi. Bu efeler, kendi köy ve ilçeden gelenlerin Bursa’da konakladığı muhitte etkiliydiler. Efe yada bitirim olarak anılan bu kişiler, önceleri ayak işleri yapan, hatta muavinlik yapar kişilerdi. Bursalı efeler; giyinişleri, konuşmaları ve hareketleriyle kendilerine ayrı bir
Kubilay’dan Celal Bayar’a Bursa’da aydın hareketi
Bursa’nın Beyoğlu’su “Setbaşı”
Savaş Gazisi “Arap Şükrü”
Arapşükrü Sokağı, Bursa’nın en ilginç turistik köşelerinden biri… Arap Şükrü (Değişmez) ise, Altıparmak'ta günümüzde Arapşükrü Sokağı adıyla anılan yerde yeni bir meyhane kültürü oluşmasına katkıda bulunan işadamı, asker. "Arapşükrü Sokağı”, 1992'de Osmangazi Belediye Başkanı Erhan Keleşoğlu'nun girişimiyle turizm amaçlı eğlence yerleri olarak düzenlendi. Balık lokantaları, işkembe çorba ve paçacıları, yaz geceleri
Türkiye’nin İlk Dokuma Atölyesi Tekkede Kuruldu
En Eski Bursalılar “Yahudiler”
Bursa tarihinin düşünen başı: Çekirge
Çekirge, Bursa’nın eski mahallelerinden biridir. Mahalle, aslında eskiden bir köy idi. Hatta 1912 tarihli vilayet zabıtlarına göre bile Çekirge, köy idi. Bugün merkez Osmangazi ilçesine bağlı bir mahalledir. Son 30-40 yıl öncesine kadar ufak bir köy olan Çekirge, bir zamanların Bursa’nın en lüks ve modern mahallelerinden biriydi. Çekirge artık o

The post Tüm Kategoriler first appeared on Bursa Ansiklopedisi.

]]>