Bursa Öğretmen Okulu’ndan mezun olup Menemen’de yedek askerlik yapan Kubilay, bir gurup Cumhuriyet karşıtı kişi tarafından şehit edilmişti. Devrim şehidi Kubilay onuruna Uludağ Üniversitesinde anlamlı bir anıt yapıldı. Bu Cumhuriyet öğretmenini yetiştiren Bursa, her zaman gerici girişimlere karşı ciddi tepkiler göstermişti. Bursa’nın yetiştirdiği bu devrimci aydınlardan biri de Celal Bayar’dı…
31 Mart Olayı’nda Bursa
13 Nisan 1909 tarihinde, Meşrutiyet’e karşı İstanbul’da başlayan Türk tarihindeki ilk gerici ayaklanmanın önemli ölçüde Bursa’ya da yansındığını görmekteyiz. Bu tarihte Bursa’daki İttihat ve Terakki örgütünün lideri olan Celal Bayar, anılarında şunları yazar:
“Sabahleyin İstanbul’da başlayan herhangi bir olay, akşamüstü Bursa’da halk arasında yayılırdı. 31 Mart Vakası da aynen böyle olmuştu. Herkes heyecanlıydı. Demek ki, devamlı surette artan parti kavgaları, siyasi ihtiras, kardeş kanı dökecek kadar şiddetlenmişti”.
Bursa Mevlevi Şeyhi Şemsettin Efendi’nin oğlu Burhanettin Türe’ye göre 31 Mart isyanı gençleri endişeye düşürmüştü. Sultan Abdülhamit taraftarlarını ise sevindirmişti. Celal Bayar’a göre Bursa’da da kısmen bir irtica tehlikesinden söz konusuydu: “İrtica, maddi ve manevi kuvvetiyle, diğer yerlerde olduğu gibi Bursa ve çevresini de sarmıştı”.
31 Mart döneminde Bursa’daki en önemli gerici ayaklama, daha çok Orhaneli, Yenişehir ilçelerinde ortaya çıktı. Orhaneli’nde kurulan ‘İttihat-ı Muhammedi Cemiyeti’nin üyelerinden Derviş Vahdeti’nın arkadaşı Necati adında biri, ilçe halkımı, birkaç memur ve öğretmen ile halktan bazı kimseleri ayaklandırmaya kalkıştırmıştı.
14 Nisan 1909 günü Bursa’da büyük bir gösteri yapıldı. Büyük bir kalabalık, ellerindeki yeşil bayraklarla postaneyi basarak 31 Mart ayaklanmasını desteklediklerine dair telgraflar çekti. Ellerinde yeşil bayraklarla binlerce kişi telgrafhane önünde toplandı. Meclise ve Derviş Vahdeti’ye telgraf çekerek İstanbul’daki asilerle birlik olduklarını göstermek istemişlerdi.
Bursa’da çok sayıda aydın subay bulunuyordu. Halkın kültürlü kısmı ile aydın kimseler, vatansever bir düşünce ile inkılapçıları tutuyordu. Birtakım yobazlar da halkı baştan çıkarmak için ellerinden geleni esirgemiyordu. 31 Mart günlerinde camilerde, halk yığınları arasında didişmeler, kavgalar devam ediyordu. Ulucami’de cahil bir vaizin irticayı körükleyen sözlerine karşı, Öğretmen Okulu Müdürü Mudanyalı Niyazi Efendi ile bir öğretmen arkadaşının karşılık vermesinden dolayı ‘cemaat’ birbirine girmişti.
Kabasakal Mehmet Paşa
Meşrutiyet’in ilanı sırasında, baskıcı dönemin devlet adamlarının uğradıkları akıbetten kendini korumak isteyen Kabasakal Mehmet Paşa da özel bir vapurla İstanbul’dan kaçmak zorunda kalmıştı. Mehmet Paşa’nın Mudanya’ya geldiği işitilir işitilmez halk, intikam dolu duygularla aleyhine ayaklanmış, Paşa, hemen devrimci gençler tarafından yakalanmıştı. Paşa, Bursa’da Tümen karargahında birkaç gün göz hapsine alındıktan sonra Orhaneli ilçesine sürgün edilmişti. Burada bulunduğu sırada bu eski yaver, 31 Mart Vakası’nı hazırlayan koşulların etkisiyle, kendisi için bir gelecek devri olan Abdülhamit Rejimi’nin geri geleceği ümidine kapılmış, yakınlarına bu yolda telkinlere başlamıştı. İstanbul’da askeri isyanın başladığını işitince de harekete geçmişti.
Abdülhamit’in özel yaveri ve en sadık ‘hafiyelerinden’ süvari generali Kabasakal Mehmet Paşa, 31 Mart olduğu sırada Orhaneli’nde sürgün bulunuyordu. Bu kişi, Bursa köy ve kasabalarında halkı kışkırtarak, şeriat istediklerine dair belge mühürleterek, Meclis’e göndermek üzere Derviş Vahdeti’ye gönderen Mehmet Kemal’in bu suçu nedeniyle Divanı Harbi’de yargılanıp üç yıl sürgün edildi.
İsyancılar
31 Mart olayı İstanbul’da duyulunca, İttihadı Muhammedi’nin örgütlediği bir grup, Ulucami’den bir bayrak alarak tekbirlerle Osman Gazi’ye gidip dua etmişti. Kemalettin adlı kişi bu grubun başındaydı. Hatta isyancılar, Tophane’deki topları ele geçirip ayaklanmayı tüm halka ilan etmek için top atmaya kalkışmışlardı. İsyancılar Hükümet Konağı’na gelip memurları sarık sardırmaya kalkışmışlar, daha sonra telgrafhaneye giderek Kemalettin ve Müderris Hoca Bekir adlı kişiler Volkan gazetesine ve Meclisi Mebusan’a yüz elli bin kişi ile hazır olduklarına dair bir telgraf yolladı. Volkan gazetesine göre halk: “Yaşasın Şeriat-ı Ahmediye” haykırışlarının ayyuka çıkararak telgrafhane önüne sancaklarla gelip tüm beldenin teşekkürlerini sunmuşlardı.” (16 Nisan 1909)
Bir grup hoca ve şeyhlerin katıldığı topluluk, Osman ve Orhan Gazi türbelerinin bulunduğu Tophane Meydanı’nda toplanmışlar, durmadan ‘tekbir’ getiriyordu. Başlarında da Hafız Hakkı adında biri, top ateşiyle isyanı halka duyurmak ve kutlamak için, alanda bulunan Belediye emrindeki Ramazan topunu ele geçirmeye çalışmıştı. Topçu ile hoca arasında tartışma sürerken Jandarma Alay Kumandanı Binbaşı Kemal Bey bulabildiği askerlerle kalabalığı dağıttı.
Gericilere karşı direnen Celal Bayar
“Meşrutiyet İnkılabı’nı korumak için karşı önlem almak zorunluydu. Süleyman Nazif Bey’in yerine mektupçu olan Genç Türkler’den Hüseyin Siret Özsever’in de katıldığı aydın bir grup, şehir içinde silahlı bir protesto yürüyüşünde bulundu. İrticaya karşı yapılan bu gösterilerin anlamını anlayan yoktu. Herkes birbirine ne olduğunu soruyordu”. Bayar, devrimci gençlerin tepkisini bu sözlerle ifade ediyordu.
Başka bir gün de silahlı irticacı bir grup asker, İstanbul’dan Bursa’ya geldi. Jandarmalarla, aralarında bir karşılaşma oldu. Yine Binbaşı Kemal Bey’in dirayetiyle kan dökülmeden mesele yatıştırıldı.
Devrimci gençlerin toplandığı sırada Celal Bayar kürsüye gelerek: “Arkadaşlar, Meşrutiyet tehlikededir. Meclis tecavüze uğramıştır. Memleket bizden yardım bekliyor. Yarın sabah Askeri malzeme deposuna girerek askeri elbiselerimizi giyecek, silahlarımızı alacak, vatan ve Meşrutiyet hizmetine koşacağız” dedi.
Bunun üzerine İttihat ve Terakki, Bursa’da devrimi korumak üzere silahlı bir gönüllü askeri grup oluşturmaya karar verdi. İttihat ve Terakki içinde geniş bir propagandaya girişti. Bursa’nın ileri gelenleriyle, aydın gençlerinin ve bilim adamlarının bir kısmı o tarihte hâlâ İttihat ve Terakki’yi destekliyordu. Bayar’ın deyişiyle genç subaylar da hizmete hazırdı. Hatta Gönüllü Bölüğü’ne Celal Bayar bile er olarak katıldı.
Bursa Devrimci Taburu
Hareket Ordusu’nun ilerleyiş haberleri ve kumandanı Mahmut Şevket Paşa’nın telgrafları, her yerde olduğu gibi Bursa’da da bir ferahlık yaratmıştı. İttihat ve Terakki örgütü, Şevket Paşa’nın telgraflarını Bursa’nın kalabalık yerlerinde, Ulucami’nin karşısındaki kahveler önünde okutarak, dinleyenler üzerinde önemli etki bıraktı. Bu gelişmeler sonunda gericiler sinmeye, devrimcilerin de cesaretleri yükselmeye başladı. Hatta Bursa Gönüllü Bölüğü’ne bile iş kalmamıştı. Bunun üzerine Bursa Bölüğü, İstanbul Hareket Ordusu’na katılmak için girişimde bulundu. Böylece Bursa bölüğü, Hareket Ordusu’nun emrinde, Mudanya’da isyanın Anadolu’ya yayılışı engelleme görevi yapmaya başladı. Bursa Bölüğü, İstanbul’dan her posta günü, vapur dolusu Mudanya’ya akın eden silahlı askerleri yakalayıp, Mudanya Cezaevi’ne göndermişti. Hoca kıyafetinde asker kaçağı kırk kişi de yakalanıp Mudanya’da tutuklandı.
Bayar, o günleri şu satırlarla anlatır: “Bursa İttihat ve Terakki Cemiyeti gönüllülerine, üzerinde ‘Ya Hürriyet, ya mevt (ölüm)’ yazılı birer keçe külah hediye edilmişti. Başımızda hürriyet sembolü külahlarımız olduğu halde törenle Mudanya’dan ayrıldık. Bursa’da büyük tezahürlerle karşılandık. Bölüğümüz, bir yüzbaşı ile üç teğmenin kumandasındaydı. Bu değerli subaylardan başka Redif çavuş ve onbaşıları da vardı. Bunlarla bölüğümüzü teşkil eden gönüllülerin isimlerini tam olarak hatırlayıp veremediğim için üzüntülüyüm. Şu kadarını söyleyeyim ki, hepsi çeşitli meslek erbabından, vatansever insanlardı.”
Bursa, Kubilay gibi nice devrimci yetiştirmişti. Devrim şehidi Kubilay’ı andığımız şu günlerde, Celal Bayar ve arkadaşlarının mücadelelerini de saygıyla yadetmek istedim…