Bursa’nın markaları ve değerlerinden biri, Arapşükrü Sokağı’dır. Birçokları Arapşükrü Sokağı’na adını veren Arap Şükrü’yü, sadece “Arap kökenli bir meyhaneci” olarak tanır. Açıkçası ben de böyle biliyordum. Oysa Arap Şükrü (Değişmez), kurtuluş Savaşı gazisi bir paşa torunu…
Arapşükrü Sokağı, Bursa’nın en ilginç turistik köşelerinden biri… Arap Şükrü ise, Altıparmak’ta günümüzde Arapşükrü Sokağı adıyla anılan yerde yeni bir meyhane kültürü oluşmasına katkıda bulunan işadamı, asker.
Savaş Gazisi Arap Şükrü
1893 yılında Selanik yakınlarındaki Vodina kazasında doğan Arap Şükrü’nün “Arap” lakabını, dedesinin Yemen’de bir Arap kızıyla evlenmesi nedeniyle, almıştır. Dayısı Mahmut Zeki Paşa kendisini askeri okulda okutmuş ve subay olmuştur. Kurtuluş Savaşı’na katılan Arap Şükrü, savaşta süvari olduğu için “Akıncı Şükrü” olarak tanındı. İstiklâl Savaşı’nda savaşırken askeriyle Kütahya civarında esir düşmüştür.
Arap Şükrü’nün gazi olduğunu, torunu Güzin Değişmez bile çok sonra babasından (Yılmaz Değişmez) öğrenmişti. 30 Ağustos Zafer Bayramında, televizyondaki askeri tören görüntülerini ayakta izleyip ağladığı hatırlayan Güzin Değişmez’e göre Arap Şükrü, İstiklâl Savaşı madalyasını öpüp başına koyuyormuş. Arap Şükrü’nün savaş anıları şöyle anlatmıştır:
“Kütahya’da askeriyle esir düşünce, sürekli kaçmayı denerler. Günler sonra askerine, “Buradan hep birlikte kaçacağız, dikkatli olun, beni takip edin” der. Selanik’te doğduğu için çok iyi Rumca konuşmaktaydı. Yunan askeri yanına geldiğinde bir sigara ister ve karşılığında bir altın vereceğini söyler. Asker bir sigara verir, sonra altını almak ister o da altının postalının içinde olduğunu söyler. “Sigaramı yak, postalın içinden al” der. Asker sigarasını yakmaya kalktığı sırada onu alt eder. Daha sonra askerine “Koşun!” diye emir verir.
Askeriyle esaretten kurtulma aşamasında arkalarından açılan ateşte kolundan yaralanır. Günlerce yürüdükten sonra bir göçebe obaya rastlarlar. Yörüklerden yardım isterler ama, üstleri paramparça olduğundan onların Türk mü, Yunan askerimi olduklarını anlayamazlar. Soyunmasını isterler ki, Müslüman olup olmadıklarını anlamak isterler. Bu obada, kızgın yağla kolundaki yarayı yakıp daha sonra hastaneye ulaştırırlar. Hastanede kolunun kesilmesi gerektiğini söylerler. O da askerine “Asker, kolumu asla kestirmeyeceksin!” diye emir verir. Doktorlar da kolunu kesmeden tedavi eder. Savaş sonrasında da malulen emekli olur.
Savaş Sonrası Günler
Savaş sonrasında yolu onu Ayvalık’a götürmüştür. İlk lokantasını da burada açmış. Ayvalık’ta ilk eşi Servinaz Hanım’la evlenir. Bu evlilikten Nermin ve Nevin adında iki kızı olmuştur. Servinaz Hanım’la evlenme hikayesi de ilginç…
Ayvalık’ta bir Arap kıza aşık olur, fakat o günlerde arkadaşlık imkansız olduğundan mektuplaşırlarmış. Arap kız mektuplarını o günlerde yeni yetişen Servinaz’a verip dedeme yollarmış. Arap Şükrü, Ayvalıklı Arap kızıyla mektuplaşırken, bu Arap kızı ile araları bozulmuş, mektuplarını taşıyan Servinaz Hanımla evlenmiş…
Kızları çok küçükken Bursa’ya gelmişler ve şimdiki Tayyare Kültür Merkezi’nin olduğu yerde Şar Kulübü işletmeciliği yapmış. Şar Kulüp, o günlerin ileri gelenlerinin gittiği özel, ayrıcalıklı bir kulüp. Ardından, o dönemde Yahudilik Çarşısı adıyla bilinen ve daha çok Yahudi kökenlilerin işlettiği meyhanelerin bulunduğu bugünkü Arap Şükrü sokağında 2.5 lira kirayla bir dükkân tutarak işletmeye başlar. Zemini toprak olun bu yerde kurufasulye, pilav, paça, işkembe çorbası türünde yemekler yapar. Bu dükkâna Bursa’nın civarından özellikle atlarla gelen müşteriler vardır.
Arapşükrü Sokağı’na Doğru
Giderek ünlenerek işini genişleten Arap Şükrü’nün sekiz çocuğundan erkek olan beşi, 1960 yılında ölümünden sonra aynı işi sürdürerek bir sektör, bir marka oldu. Türk müziği ses sanatçısı Güzin Değişmez de torunudur.
İl eşi öldükten sonra Müyesser Hanımla evlenmiş. İkinci eşi, aslında İstanbullu idi. Muradiye’de oturan teyzesinin evine misafir geldiği sırada; Selânikli sarışın, mavi gözlü, şapkalı, çiçek elbiseli bu modern kadını ilk gördüğünde âşık olmuş Arap Şükrü… Daha sonra evlenmişler. Evlendikten sonra Müyesser Hanım, bir gün eşiyle faytonla çarşıya gider. İstanbul’da yetişen Müyesser Hanım, çarşıda bir şapka beğenir: “Şükrü Efendi bir şapka almak istiyorum” der. Arap Şükrü de, kendisine ipek örtünün daha çok yakışacağını söyleyip taktığında, kendisi de çok beğenir. O günden sonra Müyesser Hanım, şapka yerine örtü kullanmaya başlar. Böylece, İstanbullu Müyesser Hanım da Bursa’nın şartlarına göre yaşamayı öğrenir… Arap Şükrü’nün Müyesser Hanımla evliliğinden ise Yılmaz, Doğan, Ergun, Çetin, Ahmet, Melek adlı çocukları olmuştur.
Çok yardımsever biri olarak tanınan Arap Şükrü, kışın kendi evlerine odun kömür gitmeden fakir evlere gönderdiği, hastası yada yaşlısı olanlara muhakkak yiyecek gönderdiği söylenir. Meyhane de olsa, dükkânın kapısından besmele çekmeden girmez, girenlere de çok kızdırırmış.
Toprak zeminli dükkândan, bugünkü renkli Arapşükrü Sokağı’na ulaşmasında büyük emeği olan Arap Şükrü ve çocukları, zengin balık kültürünü de geliştirmiştir.
Bursa’nın “Kırmızı Sokağı”
Arapşükrü Sokağı’ndaki meyhaneler, oldum olası bana çekici gelmiştir. Ancak ne yazık ki içki ve meyhane kültürü konusunda çok beceriksizim. Çünkü 47 yaşıma kadar hiç alkollü içki içmedim. İçki kullanmamamın bir nedeni yok… Sadece tadı acı geldiği için içmedim…
Kent Müzesi’nin kuruluşu sırasında yaşanan stres sonucu, doktor önerisiyle ilk rakımı içtim. Saitabat Şelalesi’ne karşı içtiğim üç duble rakı beni sarhoş edememişti. Daha sonra, dostum Tankut Sözeri ile birkaç kez daha rakı içmeme karşın yine beni çok etkilememişti. Hazır içkiye başlamışken, uzaktan izlediğim o ünlü Arapşükrü Sokağına gidip dostlarla içki içtiğimde ise, daha ilk yudumda sarhoş oldum. Sanırım Arapşükrü Sokağı, insanı daha içmeden sarhoş ediyor…
Arapşükrü Sokağı, aslında eski Yahudilik’tir. Yahudi Cemaati Başkanı İsak Ventura, Yahudilik’e Arapşükrü Sokağı denilmesine tepki gösteriyor. Aslında asırlardır Yahudilik olarak anılan bu mevkide her zaman meyhaneler vardı. Her iki isim ve kültür de Bursa için önemli ve yok olmaması gerekir.
“Arapşükrü Sokağı”, 1992’de Osmangazi Belediye Başkanı Erhan Keleşoğlu’nun girişimiyle turizm amaçlı eğlence yerleri olarak düzenlendi. Balık lokantaları, işkembe çorba ve paçacıları, yaz geceleri sokağa taşan masaları ve gezici saz takımlarıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini toplamaktadır.
İçki içilen “Kırmızı Sokaklar”ın şehrin dışına atılması ilk kez Bursa’da gündeme geldi. Arapşükrü Sokağı, asırlardır varlığını sürdürmüş, Yeşil Türbe, Irgandı Köprüsü gibi Bursa’nın bir değeri… İçki içmesem de, Bursa’nın bu kırmızı sokağını çok seviyorum. Yerel yöneticilerimiz de bu “kırmızı sokağı”, Bursa’nın bir değeri olarak özenle korumalı…